E. M. Cioran, ‘‘İnsan bir ülkede yaşamaz, bir dilde yaşar. Ülkemiz, anayurdumuz dildir; başka bir ülke yoktur.’’[1] ifadesiyle ana dilin önemini vurgulasa da, bugün kültürel mirasların kanıtları ve aktarıcısı olan birçok dil yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmakta, hatta yok olmaktadır. Buna karşı tehlikedeki dillerin tehlike derecelerini belirlemek üzere birtakım ölçütler geliştiren UNESCO, yeryüzündeki 6,700 konuşuru olan dillerin yarısının yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu belirlemiştir. UNESCO tehlikedeki dilleri web sayfasındaki interaktif haritayı tüm dünyada konu ile ilgilenenlerin bilgisine sunmaktadır. Bu çalışmanın sonucuna göre bu yüzyılın sonlarına doğru herhangi bir önlem alınmaması durumunda dünya dil çeşitliliği büyük ölçüde azalma tehdidiyle karşı karşıya kalacaktır.
İnteraktif atlasta yok olmak üzere olan diller; ad, konuşulduğu bölgeler ve yok olma tehlikesinin derecesine göre listelenmiştir. Otuzun üzerinde dilbilimcinin hazırladığı bu atlasta diller; “güvenli”, “zayıf”, “kesinlikle tehlikede”, “ciddi tehlike altında”, “kritik tehlike altında” ve “ölü” olmak üzere tehlike derecelerine göre altıya ayrılmıştır. Ayrıca, dillerin canlılığı ve tehlikede olup olmadığını belirleyen etkenler; “kuşaklararası dil aktarımı”, “konuşurların kesin sayısı”, “toplam nüfus içindeki konuşurların oranı”, “dil kullanımı alanlarındaki değişmeler”, “yeni alanlara ve medyaya tepki”, “dil, eğitim ve okuma-yazma için malzeme sağlanması”, “resmî ve kurumsal dil tutumları”, “resmî statü ve kullanımın dâhil olduğu politikalar”, “topluluk üyelerinin kendi dillerine yönelik tutumları”, “dokümantasyonun miktarı ve kalitesi” olarak dokuz başlık altında belirlenmiştir.
İnteraktif atlasta kullanılan yukarıdaki dokuz ölçüt, çok geniş bir coğrafyada konuşuru bulunan Türk dillerinin de azımsanamayacak derecede yok olma tehlikesine maruz kaldığını göstermektedir. Türk dillerinin yaygın olarak konuşulduğu siyasal coğrafyalardan biri olan Rusya’da 131 dilin tehlikede olduğunu ve bunların içinde özellikle Çulım Türkleri ile Baraba Tatarlarının dillerinin ve kültürlerinin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalan diller olarak listelendiğini görmekteyiz. Aynı durum Ukrayna’da konuşulan Türk dilli topluluklar için de geçerlidir; hatta bu ülkedeki Türk dillerinin durumunun biraz daha kritik olduğu söylenebilir. Örneğin, Karaycanın üç diyalektinden biri olan Kırım Karaycası yok olan diller arasında gösterilmiştir.
Türkiye’de de 15 dilin tehlikede olduğu ve bunların içinden de Kapadokya Yunancası, Aramice ve Ubıh gibi dillerin çoktan yok olmuş oldukları belirtilmiştir. Haritada buna benzer birçok örneği görmek mümkündür.
Sonuç olarak, yok olmuş ya da yok olma tehlikesine maruz kültürel miras olan dillerin dokümantasyonu veya yeniden canlandırılması sistematik çözümler üretmek isteyen UNESCO, sorunu insanlığın karşılaştığı önemli sorunlardan biri olarak değerlendirmekte ve yol gösterici niteliğindeki bu çalışmasıyla yok olma yolundaki dillerin kurtarılabileceğinin de altını çizmektedir.
Fatma Ay
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi
Türk Dili ve Edebiyatı
Yüksek Lisans Öğrencisi