UNESCO, yeryüzünde konuşulmakta olan 6700 dilin yarısının bu yüzyılın sonundan önce yok olma tehlikesi ile karşı karşıya bulunduğu, bu gidişin önüne ancak hükûmetlerin ve konuşur topluluklarının âcil önlemler almalarıyla kısmen geçilebileceği görüşündedir. UNESCO, Tehlikedeki Diller Programı[1] ile bu hayati soruna dikkat çekmeyi, uzmanlar ve otoriteler aracılığıyla çözüm üretmeyi hedeflemektedir. Programda tehlikedeki diller ‘güvenli’den ‘ölü’ye değin altı tehlikederecesine ayrılmıştır:
Tehlikenin derecesi Kuşaklararası dil aktarımı
güvenli Dil bütün kuşaklar tarafından konuşuluyor; kuşaklararası aktarım kesintisiz
zayıf Çocukların çoğu dili konuşuyor, ancak konuşmalar belirli alanlarla sınırlı (ev gibi)
kesinlikle tehlikede Dil, evde artık ana dili olarak öğrenilmiyor
ciddi tehlike altında Dil, büyük ebeveynler ve yaşlı kuşaklar tarafından konuşuluyor; ebeveynler dili anlayabiliyor, ancak kendi aralarında anlaşabilecek ve çocuklarına öğretebilecek kadar konuşamıyor.
kritik tehlike altında En genç konuşurlar, büyük ebeveynler ve daha yaşlılardır ve onlar da kısmen ve seyrek olarak konuşuyor
ölü Konuşur kalmamış
Bu programda hayatiyet/tehlike ilişkisi dokuz etkene bağlanmaktadır:
-Kuşaklararası dil aktarımı
-Konuşurların kesin sayısı
-Toplam nüfus içindeki konuşurların oranı
-Dil kullanımı alanlarındaki değişmeler
-Yeni alanlara ve medyaya tepki
-Dil, eğitim ve okuma-yazma için malzeme sağlanması
-Resmî ve kurumsal dil tutumları, resmî statü ve kullanımın dâhil olduğu politikalar
-Topluluk üyelerinin kendi dillerine yönelik tutumları
-Dokümantasyonun miktarı ve kalitesi